Bir gün gelir, müzeyyen ağaçlar, şuh çiçekler, yeşil çayırlar kuruyarak, solarak, sarararak harap olurlar; yapraklar düşer, çiçekler teverrüm eder, çayırlar çatlar: Tabiat ölür. Fakat sonra bir gün, hınçlı yağmurlardan sonra yine bir gün bu ağaçlar çiçeklenir, çayırlar titreşerek serpilirler. Yeniden bahar olur. Benim de müzeyyen ümidlerim, nihayetsiz emellerim, mes'ud aşklarım; gizli kederlerin, gayr-i mahsûs elemlerin dest-i kahrında kurudu, soldu, sarardı: Ruhum öldü. Fakat benim ruhumun, benim zavallı ruhumun baharı gelmiyor.