Sanat Olarak Dinlemek
Yaptıkları işi severek ve zevk alarak yapan insanlara dikkatinizi yönelttiğinizde, bu insanlarda gözlemlediğiniz zevk almak hâlinin, yaptıkları işin niteliğine ve akışına tutkulu bir şekilde katılmak ile ilgili olduğunu fark etmişsinizdir. “Yapılan işin niteliğine odaklanmak” hâli, ‘dinlemek becerimiz’ üzerine de yöneltilebilir mi?
Çok kaba bir ayrım ile ifâde edecek olursak, günlük hayâtta bâzı işler el-kol ve kas gücüne dayalı olarak gerçekleştirilirken, bâzıları kas gücüne ek olarak aklın (usun) kullanılışını gerektirir. Kas gücüne dayalı çalışanlar “işçi”; eli ve bedeni ile çalışırken, aklını devreye sokan kişilere ise “usta” denir. Ustalar için temel olan, yaptıkları işin işlevselliğidir. Bunun yanı sıra, bir de kalbini işin içine katan kişiler vardır. Kalbin (Şefkatin) işin içine girdiği alan ise sanatın alanıdır. Dinlemek de, bu bağlamda, kalbin (şefkatin) devrede olduğu bir eylemdir. Gerçek dinleyenler, dinlemeği sanat hâline dönüştürenlerdir.